İngiltere, "Büyük Britanya" ve "Birleşik Krallık" sıklıkla birbirlerinin yerine kullanılan kavramlar olsalar da özünde birbirlerinden farklı kavramlardır. Öncelikle gelin birbirleriyle karıştırılan bu kavramları kısaca açıklayarak yazıya başlayalım. Coğrafi olarak içerisinde Büyük Britanya, İrlanda, The Isle of Man, The Channel of Islands ve takribi 6000 adayı oluşturan bölgeye Britanya Adaları (The British Isles) denilmektedir. Büyük Britanya (Great Britain) kavramı esasında bu bölgedeki adaların en büyüğünü -İngiltere, İskoçya ve Galler'den oluşan adayı- ifade etmek için kullanılmaktadır. Birleşik Krallık (United Kingdom) ise İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda devletlerinden meydana gelen siyasi bir kavramdır. Tam resmi adı "United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland" dır. Birçok yabancı basın ve resmi kuruluşlarda Birleşik Krallık ikamesi olarak İngiltere, Birleşik Krallık vatandaşlık statüsü olan British kavramı yerine ise İngiliz kavramı yaygın fakat hatalı olarak kullanılmaya devam etmektedir. Diğer önemli bir konu da İrlanda Cumhuriyeti'nin siyasi olarak Birleşil Krallık dışında yer alıyor olmasıdır. Çünkü "Kuzey İrlanda" nın başka bir devlete ait olduğu göz ardı edilerek adanın tamamı "İrlanda" ya aitmiş gibi kullanılmaya devam edilmektedir.
Yukarıdaki girizgah sonrasında yazımızın esas merak edilen konularıyla devam edelim. Resmi olarak 29 Mart 2017 tarihinde başlayan Brexit süreci 3 gün önce tarafların anlaşmaya varmasıyla nihayet son buldu. Son buldu diyorum fakat müzakerelerin son hali olan draft, İngiliz ve EU ülkeleri meclislerinin onayından geçmesi ile geçerlilik kazanacaktır. Brexit sürecinin uzun süren belirsizlik halinin Britanya ekonomisi üzerindeki olumsuz etkileri tartışılırken üzerine bir de tüm dünyanın karşı karşıya kaldığı covid-19 pandemisinin eklenmiş olması ekonomi üzerinde ciddi hasarlar vermiştir. Ülke ekonomisinin yaklaşık %80' ini hizmet sektörü oluşturmaktadır. Pandemi ile mücadele gereğince getirilen "lockdown" lar en çok bu sektörü etkilemiş ve neredeyse yarı kapasitesini iş yapamaz hale getirmiştir. Ülke tarihinin en büyük kamu borçlanması bu dönemde gerçekleştirilmiştir.
Ankara Antlaşması 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle otomatik olarak son buluyor. Bu tarihe kadar başvuru sürecini başlatmış olan kişiler 2021 yılında da bu antlaşmaya göre başvuruları sonuçlandırılıyor olacak. Yeni yıl itibariyle ise artık hem EU hem de Türk vatandaşları dünyanın geri kalanları ile beraber puanlama bazlı yeni göçmenlik yasasına göre başvuru yapacaklar ve bu yeni yasaya göre değerlendirilecekledir. Aşağıdaki kriterlerden toplamda en az 70 puan alabilenler başvuru hakkına sahip olacaklar. Görüldüğü üzere çok köklü değişiklikler söz konusudur. Daha detaylı bilgiye ise şuradan ulaşabilirsiniz.
Birazdan vereceğim bilgilerin tamamen kişisel tecrübemin ve resmi mercilerden yaptığım araştırmaların bir sonucu olduğunu belirtmeliyim. Şuradaki devletin resmi kaynaklarından ve kendi yaşadıklarımdan beslendiğimi ve bunları size aktarırken olabildiğince anlaşılabilir örnekler de sunmaya çalışıyor olacağımı itiraf etmeliyim. Vereceğim bilgiler öncelikle "kervan yolda düzülür" grubuna hitap etmediğini baştan söylemeliyim. "Hele bir UK' ye kapağı atalım da gerisine bakarız." diyenleri büyük hayal kırıklıkları bekliyor olacaktır. Ben daha çok çalışacağı işi ayarlamış, ya da girişimcilik planını reel temeller üzerinde yapmış olan kişilere hitap ediyor olacağım. Tüm süreci resmi verilere sadık kalarak maddeler halinde özetlemeye çalışırken araya kendi yorum ve tavsiyelerimi de sıkıştırmaya gayret ediyor olacağım. Let's cut to the chase!
1- Tik - Tok
Yazının başında belirtmiş olduğum gibi bu yazı Türk vatandaşlığının (ya da başka bir vatandaşlığın) yanında bir de EU vatandaşlığı olan birinin buraya gelişindeki prosedürleri açıklayan, bu perspektiften bakan bir yazı olacaktır. Post Brexit sonrası Birleşik Krallık' ta yaşamaya devam etmek isteyen EU vatandaşları için milat olan iki tarih söz konusudur: 31 Aralık 2020 ve 30 Haziran 2021. EU vatandaşları 31 Aralık 2020 tarihi itibariyle Birleşik Krallık' ta ikamet ediyor olmaları şartıyla 30 Haziran 2021 tarihine kadar "EU Settlement Scheme" e basvurarak, 5 yıldan daha az UK' de yaşıyorlar ise "Pre-settled" ( ben 2 yıldır Londra'da yaşıyor olduğumdan dolayı şu an bu statüdeyim) statüsü alarak 5 yıllık bir oturum, 5 yıldan daha fazladır UK' de yaşıyorlar ise "Settled" statüsü alarak sınırsız oturum hakkı elde edebilirler. "Pre-settled" statüsü olanlar 5. yıllarını doldurduklarında isterlerse "Settled" statüsü ve akabinde de British vatandaşlığı başvurusu yapabilirler. "Settled" statüsüne sahip olunduktan 12 ay sonra isteyen herkes British vatandaşlığına başvuru yapabilir.
EU Settlement Scheme' e başvuru ücreti eski Başbakan Theresa May döneminde kaldırıldı. Başvuru tamamiyle online olarak şu uygulama ile yapılıyor. Android ve iPhone 7 ve üzeri bir telefona yukarıdaki uygulama yüklenerek ve biometric pasaportunuz ile beraber Nino (National Insurance Number) ve "Proof of Adress" (ikamet adresiniz) belgeleriniz/bilgilerinizle başvurunuzu toplamda 10-15 dk. süren bir zaman dilimi içerisinde yapabilirsiniz. Tüm istenen bilgiler girildikten sonra başvuru tamamlanıyor. Karar öncesinde ekstra belgeler/bilgiler istenebilir. Netice maksimum 2-3 hafta içerisinde mail ile geliyor.
2- Taşınma Evresi
Esasında bu evre sürecin birinci evresidir fakat birinci sırada anlattığım konu için kum saati başlatılmış olduğundan böyle bir sıralama yapmayı daha uygun buldum. Sözleştiğiniz şirketin bulunduğu adrese göre bir şehre veya işe gidiş geliş imkanı olan komşu yerleşim alanlarına taşınma zaruretiniz olacağı aşikardır. Bu şehrin netleşmiş olduğunu varsayarak bundan sonra atmanız gereken adımları konuşalım.
a) Ev Arama
Bu süreç tek mi yoksa aile mi olduğunuza göre epey farklıklar barındıran bir süreç. Londra maliyetleri diğer kent maliyetlerine göre neredeyse 2-3 katı olduğunu söylemeliyim ve ben Londra özelinde mukayeseler yapıyor olacağım. Paylaşımlı bir evden sadece oda kiralıyor olmanız için genellikle depozito ve kira peşinatı yeterli olmaktadır fakat ev veya apartman dairesi kiralayacaksanız bunu epey keşmekeşli bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Bu seçenekte referans ve/veya ekstra peşinat söz konusu olmaktadır. Londra merkezden dışa doğru seyahat planlaması adına 6 bölgeye ayrılmıştır. Zone 1-6 olarak bilinen bu bölgelerdeki kira fiyatları doğal olarak merkeze olan yakınlığa göre doğru orantılı olarak artmakta/azalmaktadır.
Emlak sektörü burada çok güçlüdür. Ev sahiplerinin neredeyse tamamı bir emlak firması üzerinden evlerini kiraya vermekteler. Kiralık oda arayabileceğiniz en iyi ve verimli site bana göre SpareRoom dur. Henüz ailemi yanıma getirmediğim dönemde bu uygulama ile Canary Wharf (Zone 2) ta oda kiralamıştım.
Ev veya flat kiralayacağınız zaman ise en efektif market yerleri RightMove ve Zoopla web siteleridir. Burada kiralık mülk civarındaki okulları, metro istasyonlarını, merkeze olan uzaklığına gibi çeşitli kıstaslar ile filtreleyebilirsiniz. Emlakçıların kiracıdan komisyon almaları bu yılın Haziran ayı itibariyle hükümet tarafından yasaklandı. Ben ise çok da bilinmeyen, direkt olarak ev sahibinden kiralama fırsatı veren OpenRent üzerinden Detached House kiralamıştım. Bu evi kiralarken hem benim hem de eşimin kredi durumu ve geçmişi bir kredi kuruluşu tarafından test edildi. Aynı zamanda şirketlerimizden referans mektubu istendi. Evi beğendikten ve kiralama iradesi ortaya koyduktan sonra credit check süreci başlıyor. Bu süreç olumlu tamamlanırsa 5 haftalık depozito tutarının yatırılması isteniyor. Bu depozito devletin koruması altındaki bir fonda ev sahibinden bağımsız tutuluyor. Bu yatırıldıktan sonra sözleşme imzalanıyor. Akabinde de ilk kiranın bedeli yatırılarak süreç sonlanıyor. Burada kredi skoru kötü olanlar ya da kredi geçmişi kontrolünde onay almayanlardan ev sahibinin inisiyatifi ile 6 aylık ya da daha uzun bir dönemin kirasının peşin ödenerek yine de kiranın tutulabileceğini söyleyenler var.
b) Kira Maliyetleri
Kiralama maliyetlerine gelirsek, Zone 1-6 arasındaki oda kirası ortalama fiyatları £600-850 arasında değişmektedir. Elbette evin merkeze ve metro duraklarına olan uzaklığı, bahçeli bir house mu yoksa flat mı olduğuna göre bu fiyatlar epey değişkenlik gösterebiliyor. Benim kiralamış olduğum 2 bedroom detached house Zone 5 bölgesi olan Bromley' de yer almaktadır. London Bridge e tren ile 40 dk mesafede yer alan, nüfusun %85 ini British ve EU lıların oluşturduğu Londra'nın yüzölçümü olarak en büyük borough (ilçesi) sudur. Aşağıda görüldüğü gibi arka tarafında bahçesi olan, ön tarafında da küçük bir bahçesi ve araba driveway' i bulunan bu ev için aylık £1200 kira + £ 145 council tax (belediye vergisi) ödüyoruz. Faturalardan önceki evin aylık maliyeti £1345 oluyor bizler için.
c) Ev Abonelikleri ve Eşyalar
Ev bulunduktan ve kiralandıktan sonra ilgili belediyeye taşındığınızı mektup ile bildirmek; elektrik, su, gaz, internet gibi abonelikler içinse en iyi teklifleri alıp abonelikleri online olarak kolayca başlatabilirsiniz. Hem kira hem de faturalarınız için Direct Debit ile hesabınıza talimat vermeniz gerekiyor. Vadeleri geldiğinde ilgili hesabınızdan tüm ödemeler otomatik olarak yapılmalıdır. Burada, ödemede 1 günlük bir gecikme bile çok büyük bir problemdir. Eşyalar içinse taşındığınız ülkenizden buraya getirme opsiyonu yerine kesinlikle buradaki lokal şirketlerden/kişilerden ya da IKEA' dan almanızı öneririm. Keza buradaki evlerin metrekaresi ile Türkiye'deki evlerin metrekaresi arasında ihmal edilemeyecek kadar fark var. Örneğin buradaki 3+1 80 m2 iken, Türkiye' de bunun karşılığı 120 m2 dir. Az ve ihtiyaç olunduğu kadar eşya ile minimal bir hayat özlemi olanlar için hiç de zorlanılmayacak bir durumdur. Kullanılmış eşya pazaryerleri de çok güçlüdür. Çok uygun fiyatlara, uygun durumda olan eşyaları alabilir; onların da size en uygun maliyetler ile gelmesi için şu gibi firmalardan saatliğini £20-25 Van kiralayarak getirtebilirsiniz.
3- Resmi İşlemler
Geldik kısır döngünün olabileceği fakat yine de bunun aşılmasının mümkün olduğu resmi işlemler kısmına. Buradaki kısır döngüden bahsim şöyle ki banka hesabı açmak için banka sizden proof of address ister fakat proof of address yani ev kiralayabilmeniz için de banka hesabınız olmalıdır.
a) Banka Hesabı Açmak
Yukarıdaki çelişkiyi yaşayacağınız bir durumdur. Sözleşme imzaladığınız şirketin referans mektubunu götürseniz bile proof of address istenecektir sizden. Bazı bankalar her ay asgari bir likidin hesabınıza giriyor olması şartıyla da size hesaplar açabiliyor. Benim ilk hesabımı açmış olduğumda referans mektubu, proof of address olmasına rağmen bir de bu kıstas ile karşı karşıya kalmıştım. HSBC bana hesap açmak için her ay hesabıma yanlış hatırlamıyorsam £850 giriş yapılması şartıyla basic account açmıştı. Bu hesap açılışı bir çok şeyin önünü de açıyor aynı zamanda. Büyük bankaların yanısıra Monzo Bank, TransferWise gibi sanal bankacılık hizmeti veren firmalardan da hesap açmanız nispeten daha kolaydır. Ben TransferWise hesabı ve kartını da ekstra olarak tavsiye ederim. Gittiğim her ülkede bu kartımla o ülkenin yerel parasıyla-ki o günün güncel kuruyla- para bozdurma, eft, swift gibi dertlerim olmadan sadece kart şifremi girerek ödeme yapabiliyorum. Hem UK bankasındaki ana hesabınıza bağlı hem de transferwise contactless bir debit card ile ödemelerinizi kolayca yapabilir, metrolar ve otobüslerde Oyster card yerine kullanabilirsiniz.
b) NINO (National Insurance Number)
NINO, Birleşik Krallık' ta vergi müellifliğinizin kimliği olarak değerlendirebiliriz. İster ücretli çalışan ister serbest çalışan olarak NINO'ya sahip olmak yasal bir zorunluluktur. Buraya ilk geldiğinizde çalışmaya NINO olmadan başlayabilirsiniz fakat 1,5-2 ay gibi bir süreç sonrasında sizden işverenininiz NINO'yu almış olmanızı bekler. Ülkeye ilk geldiğinizde şuradan randevu alıp, ilgili randevu tarihinde bir Job Centre' da mülakata katılıyorsunuz. Bu mülakatı takiben 3 hafta içinde de NINO'zu almış oluyorsunuz. Yani ortalama 45 gün içinde bu numaraya kavuşmuş oluyorsunuz. Bu normal zamanların bir prosedürüydü elbette. Şu anda pandemi dolayısıyla yeni randevular verilmiyor ve tüm işlemler online olarak yapılıyor. Yine burada proof of address ya da onun yerine de geçebilen bank statement' i isteniyor. Buradan yine anlayacağımız gibi adres ve banka hesabı çok ama çok önemlidir Birleşik Krallık' ta her türlü işlem yapabilmek adına.
c) GP (General Practitioner)
Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) ülkede yaşama izni olan herkese ücretsiz hizmet vermektedir. Elbette bu hizmetleri alabilmek için öncelikle ikamet ettiğiniz adrese en yakın aile doktorunuza (GP) giderek form aracılığı ile kayıt olmak zorundasınız. Sağlığınızla ilgili çok acil durumlar dışında ilk müracaat etmeniz gereken yer bu GP' niz olacaktır. Mobil üzerinden de randevu alma, ilaç ve sonuç takip etme gibi fonksiyon hizmetleri sunan şunun gibi bir uygulamaya abone olabilirsiniz. Türkiye' de ota boka acil modu ile acilden girip hizmet alma alışkanlığınızı burada bir kenara bırakmanızı salık veririm keza buradaki "acil" kavramı Türkiye' den epey farklı bir perspektifte.
d) Okul Kaydı
Birleşik Krallık' ta okullar OFSTED gibi bir üst merci tarafından denetlenirler ve buna göre 4 kategoriye ayrılırlar:
Doğal olarak tüm aileler "Outstanding" ya da "Good" seviyesindeki okullara çocuklarını göndermek istemekteler. Bunun için de o okulların olduğu bölgelerden ev kiralamak bir kriter haline gelirken aynı zamanda kira fiyatlarını yükselten etkenlerden bir diğeri olmaktadır. Okul tercihleri ikamet adresinin kapsama alanına (catchment area) göre ilk 6 tercihi yapılacak şekilde her yılın Ocak ayı sonuna kadar eadmissions platformu üzerinden online olarak yapılmaktadır. Bu tarihleri ara dönemde yurtdışından geldiklerinden, adres değişikliği yaptıklarından dolayı kaçıranlar "In Year" statüsünden başvurularını taşındıkları adresin bulunduğu belediyelere yapmaktadırlar. Biz de bu eadmissions başvuru tarihini kaçırdığımız için "In Year" statüsünden tercihlerimizle beraber Bromley belediyesi üzerinden form ile başvuruda bulunarak ikinci tercihimiz olan okula yerleştirilmiş olduk.
e) Ehliyet Almak
Ülkeye hangi ehliyet ile geliyorsanız gelin, mevcut ehliyetiniz ile burada 1 yıl boyunca araç kullanabilirsiniz. Şayet ehliyetiniz EU ülkelerinden birine aitse DVLA' ya göndererek British ehliyeti ile değiştirilmesini sağlayabilirsiniz. Şayet EU ehliyetiniz yoksa, öncelikle şuradan £34 karşılığında Provisional Driving Licence' a başvurmalısınız. 1 hafta içerisinde bu ehliyetiniz size posta ile ulaşmış olacaktır. Yanınızda en az 21 yaşında, 3 yıllık full licence sahibi biri olması ve arabanızın önüne ve arkasına "L" (learner) işareti koymanız kaydıyla highway dışındaki yollarda provisional licence' sınız ile araba kullanabilirsiniz.
Sonraki aşama ise hazır olduğunuzda Teori Test için kayıt olmanız. Bir test merkezine istediğiniz bir tarih ve saat için £23 karşılığında kayıt olabiliriniz. Teori testi "Theory" and "Hazard Perception" diye iki alt kategoriden oluşuyor. Theori bölümü trafik kuralları ile ile ilgili genel teorik sorulardan oluşuyorken, Hazard Perception daha çok sürüş simülasyonu ile sürüş esnasındaki potansiyel tehlikelere karşı tepki verme hızınızı ve doğruluğunuzu ölçüyor. Bu testi geçmek için toplam soruların en az %86' sına doğru cevap vermeniz gerekiyor. Testi geçtikten sonra bu test sonucunun geçerlilik süresi 2 yıldır.
Akabinde yeterince sürüş pratiği yaptığınızı düşündüğünüzde £68 karşılığında "Driving Test" kaydı yapmalısınız. Test merkezine kendi aracınız ya da ders aldığınız eğitmenin aracını kiralayarak gitmeniz gerekmektedir (üzerinde L işareti ve içeride inspector için ekstra dikiz aynası yerleştirilmiş şekilde). Burada manuel ya da otomatik vitesten hangi türden ehliyet almak istiyorsanız ona uygun araba ile gitmeniz gerekir. Düz vites ile testi geçen aynı zamanda otomatik vites araç da kullanabiliyorken, sadece otomatik vites ile sınavı geçmiş olan sadece otomatik vites araçlar kullanabilir.
f) Telefon Numarası Almak
Ülkede kredi geçmişiniz yoksa yüksek ihtimal size faturalı hat verilmeyecektir. Bunun yerine Pay As You Go yani kontörlü hatlar almanız gerekecektir. Burada telefon numaranızı operatörler arasında taşımanız çok kolaydır. Şuradan fiyat tekliflerini kıyaslayabilir ve sizin için en uygun paketi seçebilirsiniz. Sınırsız internet ve konuşma paketinde en uygun teklifi sunan operatörün Giffgaff olduğunu söyleyebilirim. Kota derdi olmadan aylık £25 a bu pakete sahip olabilirsiniz.
g) Araba Satın Almak
Londra'nın metro, tren ve otobüs hatları her yeri kapsayan muhteşem bir işlevsellikte olsa da yine de kendi aracınızı almak isterseniz (ki ehliyet işinizi hallettiğinizi varsayıyorum) ihtiyacınız olan tek şeyin beğendiğiniz arabayı satın alacak para olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Gerisi çok kolay. Beğendiğiniz arabanın plakası ile online olarak £8-10 a detaylı raporunu alın. Satıcıdan aracın log book (V5C) unun size ait olan nüshasını alın, para transferini satıcının hesabına yapın ve aracınızla evinize dönün. Bu kadar basit! (aracı eve götürürken siz kullanacaksanız günlük sigorta yaptırmalısınız).
Facebook marketplace ve envai çeşit pazaryerinden araç bakabileceğiniz gibi benim size en çok önereceğim iki yer Car Giant ve Auto Trader dir. Elbette markaların kendi distribütörlerinden de aracınızı farklı finansal araç opsiyonlarıyla almanız mümkündür. Sadece şu noktayı aklınızda tutunuz. Burada bireysel kredi faizi yıllık 3% olur ise araç kredisi %9 civarında olur.
Bir aracın yıllık masraflarını etkileyen parametreler aşağıdaki gibidir:
Ortalama bir aracınızın aylık ortalama maliyeti için kendi aracımdan örnek verebilirim:
Araç Tipi: Audi a3 1.6 Turbo Automatic Benzinli ULEZ Free 2014 model
Yıllık Road Tax: £30
Yıllık MOT: £50
Yıllık Full Bakım: £180
Yıllık Insurance: £880
Yıllık Benzin: £600
Aylık Ortalama Masraf: £145
Bu arada fikir vermesi adına tek yön otobüs, metro, tramvay fiyatı £1.5 tur. Şehir içi tren fiyatları güzergahlarına göre £2.5 -£5 arasında değişmektedir.
e) Ev Satın Almak
Bu ülkede ev almak prosedür olarak biraz zaman alan bir süreçtir. Başvuru tarihi ile evin size ait olduğu tarihe kadar geçen süre bazı durumlarda 1 yılı bulabilmektedir. Ev satın alımında mutlaka solicitor(avukat)ve financial/mortgage adviser-broker ile çalışmak zorundasın. Ev alım prosesi öncelikle bütçe çalışması ile başlıyor. Evli olmana gerek yok; burada yasala "sevgilim" ya da "partnerim" dediğin kişiye neredeyse yasal eşin gibi mukabele etmektedir. Bu ülkede bir kişini alabileceği maksimum mortgage tutarı yıllık brüt gelirinin en fazla 4.5 katı olabilir. Bu durumda partnerin ya da eşinin toplam yıllık gelirini 4.5 misli ile çarptığınızda maksimum elde edebileceğiniz mortgage tutarına ulaşırsınız. Bunun üzerine koyabileceğiniz peşinatı da eklerseniz ki bu evin peşinatı evin satış fiyatının en az 5% i olmak zorunda.
Londra ev fiyatlarının çok yüksek olduğu bir kent. Londra'da 3+1 bir house aldığınız fiyatla Newcastle' da malikane almanız mümkün. Yine bizim oturduğumuz house üzerinden örnek vermek isterim. Güncel piyasa değeri £320000' tur. Hesaplamaya geçmeden önce iki tane finansal modelde bahsetmek isterim: "Help To Buy" ve "Shared Ownership".
1- Help To Buy modeli dünya üzerinde kendi üzerine evi olmayan, ilk defa ev alacaklar için hükümetin ortaya koyduğu bir modeldir. Bu şema ile satımına uygun olan, ki bu evler sıfır evler olmak zorundadır, evlerin peşinat kısmına %40 ile katılan devlet, bu bedel karşılığına gelen hisse oranında evinize ortak olur. Siz bu oran için 5 yıl boyunca hiçbir bedel ödemezsiniz. 6. yıldan itibaren bu tutarın faiz ödemesine başlarsınız ki bu ilk yıl için yıllık 1,7% dir. Evin değer artışına paralel olarak devletin sahip olduğu hisse orantısında borcunuz da artar (tabi bu fiktiftir ve sadece devlete olan borcunuzu kapatmadan evi sattığınızda devreye girer; yani siz devlet payını kapatmadan evinizi satar ve evinizin değeri ilk aldığınızdaki değerinden 10 artmışsa, o günkü yeni satış fiyatı üzerinden devletin hissesi kadar bedeli devlete ödüyor olmanız lazım).
2- Shared Ownership modelinde evin değerinin %25, %50 ve maksimum %75 hisselerini satın alma imkanı veriyor. Satın aldığınız hisselerden sonra geriye kalan hisseler içinse kira ödüyorsunuz. Yani bu modelde, ev için ödediğiniz bir kısım esasında birikim olarak değerlendirilebilecekken, kiraya giden kısım ise gider olarak değerlendirilebilir.
Elbette satın almak istediğiniz evi tamamıyla peşin ya da 5%-10% peşinat verip geri kalan kısmı için mortgage ile alabilirsiniz. Bu tamamen sizin yıllık geliriniz ve satın almak istediğiniz evin bedeli ile mümkün olabilecek bir alternatiftir. Şimdi o yüzden izin verin kendi oturduğum evin üzerinden Help to Buy scheme ile hesaplama yapalım konuyu daha anlaşılır kılmak için.
Evin Piyasa Değeri: £320000
Help To Buy Equity 40%: £128000
Peşinat 5%: £16000
Mortgage 55%: £176000
Şimdi yukarıda görüldüğü gibi £176k lık bir mortgage almamız gerekiyor. Bu miktarda bir mortgage alabilmemiz için de sahip olmamız gereken yıllık brüt gelirimizi hesaplayalım. Daha önce yukarıda bahsetmiş olduğum gibi maksimum katsayımız 4.5 idi.
£176000 / 4,5 = £39111 (bu sizin veya eşinizle beraber kazanmanız gereken yıllık brüt miktarınız)
Bu miktarı kazandığınızı varsayalım. Herşey yolunda gitti ve Help To Buy ile bu evi satın almaya hak kazandınız, mortgage'iniz de kabul edildi. Bu durumda aylık ödemeniz ne olacak? Elbette kredibilitenize göre size teklif edilen faiz oranları değişkenlik gösterecektir ama "Good" seviyesinde bir kredi skorunuz olduğunu varsayarsak yıllık 1,7%-2,5% arasında bir mortgage faiziniz olacağını söyleyebiliriz. Bu koşullara göre toplam 20 yıl vadeli olan mortgage için ilk 5 yıl boyunca ödeyeceğimiz aylık tutar £850 olacaktır. 6. yıl itibariyle devlet payının faiz ödemesi de başlayacağına göre ki bu tutar aylık £250 olacaktır o sene için. 6 yılın taksitleri bu durumda £1100 olacaktır. Bugün sadece kira için £1200 ödüyorken, kendi evinin ödemesini yaparken 6. yılın sonunda bile bu tutarı hala ödemiyor oluyorsun.
4- Genel Ekonomik Durum ve Satın Alma Gücü
Şayet yıllık geliriniz £80000 ve üzerindeyse en çok kazananlar %5 lik dilimine giriyorsunuz demektir. Ülkede toplam çalışabilen nüfusun ortalama maaşı 2020 yılında £30000 olarak hesaplanmıştır. Burada mali takvim 1 Nisan ile başlar takip eden yılın son Mart günü ile sona erer. İçinde bulunduğumuz mali yıl 31 Mart 2021 tarihinde sona erecek. Mevcut mali yıl içindeki asgari ücret saatlik brüt £8,72 dir. Bu da günde 8 saat net ve haftada 5 gün çalışan biri için aylık brüt £1511 bir kazanç demektir. Elbette gelir vergisi ve Nino paylarını ödeyince, kişinin elinde ayda £1300 net bir harcanabilir geliri kalacaktır. Her iki ülkenin asgari ücretleri ile kendi içlerindeki satın alma durumlarını mukayeseli olarak göstermeye çalışacağım. Bunu "zorunlu" ve görece lüks" malları olarak iki grup altında yapmaya gayret edeceğim. Elbette daha teknik bir mukayese için satın alma gücü endekslerini ve ortalama basket ürünlerinin fiyatlarını hesaplıyor olmamız gerekecek fakat ben bu hesaplara girmeden en düz ve yalın haliyle aşağıdaki tablodaki gibi yapmaya çalışacağım.
Zorunlu Mallar | ||||
Asgari Ücret | 2325TL | £1300 | ||
Fiyatlar | Satın Alınabilen | |||
TR | UK | TR | UK | |
Kuzu Eti (1 kg) | 89TL | £7.5 | 26.12 | 173 |
Patates (1kg) | 2TL | £0.83 | 1162.5 | 1566 |
Ekmek (400gr) | 2.95TL | £0.45 | 788.13 | 2888 |
Yumurta (adet) | 0.93TL | £0.12 | 2500 | 10833 |
Görece Lüks Mallar | ||||
Johnie Walker (70cl) | 172TL | £14 | 13.5 | 92,9 |
Benzin (1 lt) | 7.18TL | £1.16 | 324 | 1120 |
iPhone 12 Mini | 12000TL | £800 | 0.194 | 1.625 |
Kronenbourg 1664 33cl | 15.75TL | £0.88 | 147.6 | 1477 |
5- Sosyal Yaşam
Birleşik Krallık bu ay sonunda 47 yıl önce girdiği Avrupa Birliği'nden anlaşmalı olarak ayrılıyor. Keza zaten birliğin bir üyesi iken başına buyruk siyasi bir tavrı vardı: Euro para birimine dahil olmaması, Schengen bölgesi dışında kalması; kıtanın tersine trafiğini sağdan akıtması, ölçü birimlerindeki kendisine menkul kullanması gibi. Bu biraz da sahip olduğunuz ekonomik ve siyasi güçten kaynaklanan bir tavır. Almanya ve Fransa ile birlikte Avrupa Birliğini finanse eden ülkelerden biri olan Birleşik Krallık'ın bu tavırlarının altında yatan etkenlerden biri bu olmakla birlikte ilk kez 1975 yılında AP de yediği vetolar nedeniyle AB' den çıkışı sorgulamış fakat büyük bir oranda hayır oyu ile bunu hayata geçirmeyi o dönem başaramamıştı.
Şunu öncelikle söylemeliyim, her gelişmiş ülkede olduğu gibi bu ülkeye ilk göç edenlerin sayısız avantajlar ile sahip oldukları kazanımlar(benefits) ile bugün bu ülkede "son dönemde gelen göçmenlere" göre görece çok daha iyi yaşam sürdüklerini belirtmeliyim. Nitelik filtresinden geçmemiş olan göçmen sayısının çok yüksek olduğunu gözlemlerime ve araştırmalarıma dayalı olarak söyleyebilirim. Kendi ülkesinde ekonomik ve sosyokültürel olarak bir katkı sağlayamamış, çareyi gelişmiş ülkenin görece ekonomik üstünlüğünde arayarak buralara göçmüş büyük kitleler var. Kendi ülkelerinden yurtdışına göçen herkesi kesinlikle "beyin göçü" olarak değerlendirmemek gerekiyor. Toplam göçmen nüfusunun %75-80 inin "beden göçü" olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Dozunda kaldığı sürece bunun her iki ülke için de win-win bir değişim olduğunu söyleyebiliriz. Keza kendi ülkesinde görece nitelikli kategoriye girebilecek binlerce göçmen, burada asgari ücret seviyelerinde daha önce hiç yapmadığı işleri yaparak hayatını idame ettiriyor. Özellikle ücretli çalışan maaşlarında Türkiye'deki gibi büyük farkların bulunmadığı; bir şirketin en az kazanan kişisiyle bir departman müdürünün maaş farkını 2-3 katını geçmediği bir ekonomik tablo ve bunun paralelinde satın alım gücünün asgari ücretlinin de birçok lüks sayılabilecek ürüne dahil ulaşabilmesini sağlayacak seviyede olması tabiri caizse "sınıf farkını" yok etmiş durumda. Profesyonel unvanlara hiç önem verilmediğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bir tren makinistinin neredeyse milletvekili maaşı aldığı yerde bir öğretmenin asgari ücretin biraz üstünde maaşa çalıştığını söyleyebilirim. El becerisi isteyen, zanaatkarlık ve esnaflık gibi işleri icra eden kişilerin iyi kazançlar elde ettiğini söyleyebilirim. Ülkenin en zenginleri listesinde azımsanmayacak kadar kebapçının/restorancının yer alması bunun bir sonucudur. Elbette bu alanlarda her kazançlı ve görece girişim seviyesi kolay olan işlerde "hizmet enflasyonu" söz konusu. Hayatında berberlik yapmayanların "bu işte iyi para var" diye berber dükkanı açmaları gibi. Serbest çalışan olarak insanların emeklerinin, hak ettiklerinin karşılığını almaları beni en çok mutlu eden konulardan. Tabii bu durumun istisnalarının olduğu da bir gerçek. Özellikle çoğu Türk şirketlerinin ve hizmet sektörü esnaflarının yanlarında çalıştırdıkları insanların emeklerini ne derece verdikleri herkesin malumu.
Londra çok kozmopolitan bir şehir. Birleşik Krallık'taki toplam göçmen nüfusunun %75 i Londra' da yaşıyor. 250' den fazla dilin konuşulduğu, çok kültürlü ve dinli bir şehirde hayat çok renkli. Bırakın farklı olma çabasını, farklı olduğunuzun farkında bile olunmadığı, hissettirilmediği bir metropol burası. Dışarıda yemek yemenin, sosyal faaliyetlere katılmanın görece pahalı olmadığı; dünyanın en önemli ve çeşitli etkinliklerine neredeyse her gün ulaşabileceğiniz bir yer. Aklınıza gelecek her mutfağa ait yemeği, her ülkeye ait içkiyi, müziği, sanatı, eğlenceyi kolaylıkla bulabilirisiniz. Londra 7/24 yaşayan, renkli bir festival havasının hiç sönmediği bir dünya merkezi. Metallica size yıl boyunca en az iki kere geliyor hem de komik bilet fiyatlarına, daha ne isteyebilirsiniz ki?
Yolda veya trafikte gösterilen aşırı saygı ve yol verme yarışının sizi hiç rahatsız ettiği oldu mu? Tanımadığınız insanların gülümsemeleri; günaydın/merhaba demeleri size ne hissettirirdi? Toplum ve mahalle baskısının, günlük siyasi çekişmelerin hiç olmadığı, tabiatın ve mimarinin çok sıkı korunduğu yemyeşil bir dünya merkezinde yaşamak size ne hissettirirdi?
Burada şirketler dahil kimsenin acelesi yoktur. İnternet bağlatmak için 7-8 gün beklemeniz gerekebilir. İşler ağırdır fakat düzgün yapılır. Bürokrasi sadece sürecin uzaması açısından vardır. Neredeyse tüm işlemler online olarak yapılabildiği halde (örneğin telefonunuza indirdiğiniz aplikasyon ile elektrik sayacınızın fotoğrafını çekerek, 3 dakika sonra güncel faturanızı alabiliyorsunuz) mektup ile haberleşme çok yaygın bu ülkede. Toplu taşımanın muazzamlığı gibi kargoculuğun/postacılığın envai türdeki hızlı ve ekonomik hizmetleri de muhteşem.
Londra kadar yeşil kalabilen başka bir başkent var mıdır emin değilim. Kentin toplam yüzölçümünün yaklaşık %50'si yeşil alan. Muhteşem büyüklükte ve doğal yaşam ile iç içe geçen parkları var. Bu parklar her farklı semte yürüme mesafesinde mutlaka en az 2-3 tane bulunabiliyor.
Etrafı sincap, ördek, tilki dolu bu parklardaki yeşil alanlara hiç çekinmeden basabilir ya da taklalar atabilirsiniz, hatta termosta çay getirdiyseniz yuvarlanmak da dahil :) Uzanıp ister kıyafetinizle isterseniz üstsüz güneş banyosu yapabilirsiniz kimseye aldırış etmeden kimsenin de size aldırış etmediği bir ortamda. Çocuklarınız çimlerde koşturup oyunlar oynayabilir.
Elbette güzel olan tarafları gibi can sıkan tarafları da yok değil. Örneğin polis sayısının az olması, vardiya gezen polislerin sayısının az olması görece bir eksiklik bana göre. Göçmenler arasında suç oranları epey yüksek olabiliyor. Sağlık sisteminden şikayet ediliyor ama şahsen bizim henüz deneyimleme şansımız olmadı. Bu durum epey izafi gibi. Burada zaman yönetimini çok iyi yapmak zorundasınız. Çocukları olan bir aile iseniz her şeyi kendiniz yapmanız gerekeceği için (çocukları okula bırakıp almak gibi) iş ve özel hayatınızın günlük operasyonel planlaması ile uzun vadeli (tatiller, geziler vs.) stratejik planlamasını iyi yapmalısınız. Çocukların okullarının olmadığı tek dönem Ağustos ayı olduğu için sizin de tatil yapabileceğiniz tek zaman dilimi yılın bu ayıdır. Bu bir yandan sizi kısıtlarken bir yandan da size 1 yıl öncesinden plan yapma fırsatı veriyor. Fakat bu ülkede herkes sizinle aynı durumda olduğu için Ağustos ayındaki uçak bileti fiyatları normal zamanların 4 katına çıkabiliyor. Hatta Mayıs ayında öncesinde biletleri almamışsanız, o tarihlerde artık müsait uçuş bulmanız mucize olur. Türkiye' de olduğu gibi çocuklarınızı büyüklerinize emanet edip kendi başınıza birkaç saatliğine yapabileceğiniz aktiviteleri maalesef burada yapma şansınız yok. Onlar belirli bir yaşa gelene kadar her şeyi ailecek yapmak bir zaruretiniz oluyor. Bir diğer konu da sürekli bulutlu ve yağışlı havası. Ben çoğunluğun aksine bundan şikayetçi değilim. Soğuk olduğu fikrine de katılmıyorum. En soğuk olduğu aylarda (Ocak-Şubat) maksimum -2-3 dereceleri görüyoruz. Ada ülkesi olmanın getirdiği rüzgarlara açık olma pozisyonunun belki de hissedilen sıcaklığa olan negatif etkisi insanlara böyle hissettiriyor olabilir. Ama o günlerde dışarıda mini etekle veya tisörtle gezen bir çok insan da görebilirsiniz.
Yazı çok uzun oldu. Daha da uzatmadan, yılın bu döneminde pandemi belasına rağmen dönemin ruhuna uygun ışıl ışıl bir fotoğraf ile yazıma son vereyim. Sağlıkla kalın.